“Kriz farklı fırsatlar yaratacak. Daha önce ihracata çok fazla odaklanmazken, yeni ihracat pazarlarında ne yapabileceğimize konsantre olmaya çalışıyoruz. Bunun yanında sektörde matbaalarla birebir temasımızı biraz daha arttırıyoruz.”
hubergroup Türkiye, Avrasya Ambalaj İstanbul 2018 – 24. Uluslararası Ambalaj Endüstrisi Fuarı’nda alışılmış standında ziyaretçileri ağırladı. Fuarın ilk gününde, hubergroup Türkiye Genel Müdürü Fatih Özgün sorularımızı yanıtladı.
Fuara gelmeden önce 2018’in kısa bir özetini yapabilir misiniz?
2018 gerçekten değerlendirilmesi zor bir yıl oldu. Malum, hepimizin yaşadığı ekonomik şartlar ithalata dayalı bir şirket olduğumuz için bizi de etkiledi. Bu dönemde büyümekten ziyade açıkçası durumumuzu korumaya ve finansal olarak sağlam firmalarla çalışmaya özen gösterdik. Geçmiş yıl ile karşılaştırdığımızda hemen hemen aynı seviyeleri tutturabileceğimizi söyleyebiliyoruz. Sektör olarak temkinli olmamızı gerektiren, yapacağımız yatırımlara dikkat etmemizi gerektiren bir dönem yaşıyoruz. Herhalde bir müddet daha zorlu süreç bizleri bekliyor.
Bayilerle çalışıyorsunuz. Vadeler sanıyorum en önemli konu olmuştur. Bu konuda nasıl bir yol izliyorsunuz?
Doğru. Şu an gündemdeki en önemli konu finansman. Bu konu üzerinde en çok duran, vadelerin kısalması yönünde bastırarak çaba gösteren şirket biziz. Tabii ister istemez bizim ürünlerimizi dağıtan bazı firmalarda sıkıntılar yaşanmasına neden oldu. Orada bazı satışlarda gerilemeler oldu ama diğer yerlerden bu boşluğu kapatmayı başardık. Bu arada bir çaba göstermek yerine, “müşteriden gelen bu” diye onların isteklerini yansıtan aracı şirketleri de eleştiriyorum. O konuda kendilerini daha iyi yönetebilirler.
Kriz matbaacıların yeni vadeleri ve fiyatları müşterilerine kabul ettirebilmeleri için bir fırsat anlamına da geliyor mu?
Kriz aslında fırsatlar da doğurabiliyor ama doğrusu bu kriz birer finans krizi olan ve reel sektörde etkisi çok hissedilmeyen 2001 ve 2008 krizlerinden farklı olarak reel sektörü çok daha fazla etkiledi. Ama yine de bundan öğrendiklerimizle yeni bir ivme kazanacağımıza inanıyorum. Kriz farklı fırsatlar yaratacak. Daha önce ihracata çok fazla odaklanmazken, yeni ihracat pazarlarında ne yapabileceğimize konsantre olmaya çalışıyoruz. Bunun yanında sektörde matbaalarla birebir temasımızı biraz daha arttırıyoruz. Çünkü matbaalar servise ve kaliteye önem veriyorlar. Bu yönde de mevcut imkânlarımızı kullanarak ikili ilişkilerimizi geliştirmek ve bu yönde de pozitif sonuçlar elde etmek istiyoruz.
Yenilikler, yeni çeşitler var mı?
Yeni çeşitler, mürekkepler oluyor ama matbaa mürekkeplerinde çok fazla inovasyon gösterecek yer kalmadı. Mürekkeplerin makinelerin hızlarına adapte olması yönünde çalışmalar var. Saatte 20 bin tabakayı basabilen makinelere uyumlu mürekkeplerimiz oldu. Şu anda en önemli gündem, mürekkepleri Avrupa Mürekkep Birliği EuPIA’nın en son düzenlemelerine uygun hale getirmek. Özellikle UV, H-UV, LED-UV mürekkeplerde yeni yayınlanan regülasyonlara uyumlu mürekkepler elde edilmeye çalışılıyor. Giderek LED-UV ve H-UV portföyleri gelişiyor. Yurt dışında da bu tarz yatırımlar artıyor. Bunun yanında gıda uyumlu, düşük migrasyon mürekkepler, huber’in geçmişi 1996-97’lere dayanan, 2000’lerin başında ortaya attığı bir konsept. Bu konuda daha yüksek hacimlerde rekabetçi, yenilikçi ürünlerle sürdürülebilir, uzun vadeli işler yapmaya başladık.
Baskı altı malzemeleri de değişiyor; onlara uygun mürekkepler de geliştiriliyor mu?
Aslında birçok malzemeye uyumlu universal bir seri oluşturmaya çalışıyoruz. Birçok malzemeye uyumlu oluyor ama bazen yüzde yüz uyum olmuyor. Gelişen makine teknolojilerine ve baskı altı malzemelerine uyumlu yeni seriler, yeni ürünleri devamlı piyasaya sürmeye çalışıyoruz.
Fuardaki görüşmeleriniz hangi eksende gerçekleşiyor? Nasıl sorular geliyor?
Yeni ürünler var mı, inovasyon var mı diye soruyorlar ve ister istemez ilk gündem konumuz ekonomi oluyor. Piyasalardaki daralma, oluşan vadeler ilk gündem konumuz. Bunun yanında herkes yeniliğe açık. Daha performanslı, daha yeni ne olabilir, araştırma halinde. Hâlâ ülkemizde biraz geri planda kalmakla birlikte sürdürülebilirlik önemsediğimiz bir konu. Bu, daha uzun yıllar dünyanın yaşanabilir bir yer olması için ön planda tutmamız gereken bir süreç. Burada hubergroup için çok önemli, güzel gelişmeler var. Çünkü huber K. Avrupa’da çok geçerli olan Bluelabel denilen bir ekolojik sertifikaya sahip. Bu alanda sürekli yatırım yapıyor ve tüm ürünlerimiz sürdürülebilirlik esasına göre geliştiriliyor. En son Carlsberg bira firmasıyla çok iyi bir anlaşma yapıldı. Carlsberg sürdürülebilirlik konseptini devam ettirmek üzere tüm ürünlerinin ambalajlarında hubergroup mürekkeplerini kullanmaya ve tüm tedarikçilerinde bunu ön plana çıkarmaya karar verdi. Eco Label veya Cradle to Cradle C2C sertifikasına sahip ürünler ön plana çıkıyor. hubergroup bu konuda bir hayli ilerledi ama rakip firmalar da bu konuda adımlar atıyorlar.
Yani hubergroup büyük markaları yenilikleri hakkında bilgilendirerek, baskı ve ambalaj tedarikçilerinin onlara ulaşma yolunu kısaltıyor.
Kesinlikle çok doğru; hubergroup merkez olarak ‘key account’ olarak adlandırdığımız büyük oyuncularla her zaman temas halindeyiz. Ama konsept onun bir tık üstüne atlamak üzerine gitti. Direkt marka sahipleriyle, onların beklentilerini karşılayacak, onlara çevresel randıman veya yenilikçi teknolojileri sunacak akımlar başladı. Merkezimiz bu yönde marka sahipleriyle ilişkilerini her geçen gün ilerletiyor.
Fuarla ilgili değerlendirmeniz nedir?
Bu fuardan pozitif bir fayda ile çıkacağımıza inanıyorum. Bizi seven dostlarımız ve müşterilerimiz ile bir araya geliyoruz. Onları bir arada görmek bizim için çok büyük bir avantaj oluyor. Özellikle yurt dışından yeni müşteriler bekliyoruz.
Yurt dışında yetki alanınız belli mi?
Açıkça tanımlanmış değil ama hubergroup zayıf olduğu çevre ülkelerde bize bu imkânı veriyor ve o ülkelerde aktif olmamızı bekliyor.