Şampiyonlar Ligi takımlarının ambalajlarını üreterek dış pazarda imajını güçlendiren firma, ihracatta yeni pazarları zorluyor.
Furkan Ofset’i en son iki yıl önce Aras Makina’dan alınan SBL kutu kesim makinesi yatırımı vesilesiyle ziyaret etmiştik. Firma son yıllarda dış pazarlarda önemli bir ihracat potansiyeli yakalamış ve bu potansiyeli geliştirmek için çalışıyor.
“Şimdi hasat dönemine girdik”
Furkan Ofset’te Genel Müdür Mustafa Demir ile görüştük.
Bugünkü konumunuza nasıl geldiniz?
Faaliyete geçtiğimiz1986 yılından altı, altı buçuk yıl öncesine kadar ağırlıklı olarak ticari matbaacılık faaliyetleri gösteriyor, piyasada bilindiği üzere katalog, broşür, dergi, insert üretimi yapıyorduk. Bursa’da mobilya, tekstil ve otomotivden oluşan üç canlı sektörümüz var. Mobilya grubundaki renk hassasiyeti de diğer sektörlere göre daha yüksek. Katalogdaki kumaş renginin ürün rengi ile birebir tutmaması halinde ciddi problemler yaşanıyor. Dolayısıyla renk konusunda çok hassas olmak durumundayız. Anadolu’daki ilk Fogra Sertifikalı matbaayız. Ayrıca, renk yönetim sistemini Bursa’da ilk kuran firmayız.
İki yıldır ciddi bir ihracat potansiyeli yakaladık. Beş kıtada 17 ülkeye ihracat yapıyoruz. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, Orta Doğu’da, Türkî Cumhuriyetlerde, Afrika’da, çok lokal olsa da Amerika kıtasında işlerimiz var. Sektör olarak da çok çeşitlilik var. Yüksek teknolojili ürünlerden tutun gıdaya, kozmetiğe, mobilyaya kadar birçok sektöre çalışıyoruz. Çin ile kıyaslandığında nakliye elimizde çok ciddi bir koz oluyor. Çin’in Avrupa’ya verdiği termin 3 hafta ile bir buçuk ay arasında değişiyor. Özellikle butik üretimlerde uçak kargo kullanarak iki gün içinde teslim söz konusu. Buradan Gaziantep’e de İngiltere’ye de iki günde iş göndermiş oluyorum. Bu çok ciddi bir avantaj sağlıyor.
Futbol kulüplerinin işleri de ihracatın vitrini oldu. Aslında futbol kulüplerine gelene kadar ki süreçte İngiltere’de detaylı pazar araştırmaları yaptık. İşinizin ve fiyatınızın iyi olması bazen yetmiyor. Kendine has dinamikleri olan bir ülke İngiltere. Bir Türk olarak, Türkiye’den çıkmış bir işletme olarak İngiltere ile sürekli iş yapmak kolay değil. Başından beri yakinen sürecin içinde olduğum için biliyorum. Zorlandık. Hem oradaki hem de Avrupa’daki vatandaşlarımızın geçmişte bıraktığı intiba maalesef biraz olumsuz olmuş. Kalite ve de özellikle termin noktasında bir sıkıntı oluşmuş. O yüzden biz ilk etapta kapı duvar ile karşılaştık. Bunu aşmak biraz zor oldu. Fuarları değerlendirdik, yurt dışı misyon temsilcilerimizle koordineli hareket ederek, tabiri caizse basamak basamak didinerek, sonunda belli bir noktaya geldik. Şimdi artık hasat dönemine girmiş durumundayız. İş yaptığınızda, işiniz sizi anlatmaya başlıyor. Referans mektupları ve videoları dolaşıma giriyor. Kartopu gibi büyümeye başlıyor. Bununla ilgili güzel de bir reklam yaptık. Şampiyonlar ligi seviyesindeki İngiliz kulüplerinin hemen hepsinin ambalajını yapıyoruz. Fransa’dan Olympic Lyon var, İskoçya’dan Celtic var. İngiltere’den Chelsea, Arsenal, Newcastle United, Liverpool, Manchester City gibi kulüplerin ambalajlarını yapıyoruz.
Peki futbol nereden gündeme geldi? Özel ilgi alanınız mı yoksa başka bir sebep mi var?
Hem özel ilgimiz var futbola karşı hem de bu endüstrinin büyüklüğü geçmişten bu yana hep dikkatimizi çekmiştir. Türkiye’deki kulüpleri de baz alarak söylüyorum. Futbol endüstrisi çok hızlı büyüyen bir endüstri. İnsanlar belki kendisine 300-400 lira verip bir gömlek almaz ama her sene takımının bir deplasman bir iç saha olmak üzere iki formasını alıyor. Dolayısıyla biraz daha tüketimi yüksek bir endüstri. İngiltere de futbol anlamında büyük bir ülke. Böyle bir girişimde bulunduk. Ama sadece futbol değil bu biraz işin şov tarafı, vitrin kısmı. Genelde diğer sektörlerde ve ülkelerde de güzel gidiyor, çok sevindiğimiz gelişmeler oluyor.
İlk yaptığımız ambalaj Chelsea’ye idi. Sonra Liverpool geldi. Keşke sözleşmelerini paylaşma şansım olsaydı da gösterebilseydim. Onlarca sayfalık sert-keskin hükümlerle bezenmiş bir sözleşme. Kaldı ki benim yaptığım iş Liverpool’un ana tedarik kalemlerinin yanında az bir alan işgal ediyor. Reelde tekstil ve kozmetik tedariki yapıyorlar, ben onların tamamlayıcısıyım. İlk siparişe kadar süreç biraz yavaş ve çetin ilerliyor. Orada işimizi kolaylaştıran yerel partnerlerimiz de var. Yerel çözüm ortakları bulduk. Orada doğmuş, büyümüş, eğitimlerini orada almış paydaşlar edindik.
Nisan’ın 2. haftası Dubai’de olacağız. Rutin katıldığımız bir kozmetik fuarı var. Hemen peşine de Nisan 3. haftası İran’da kozmetik fuarına katılacağız. Bir yandan da diğer bölgelerdeki faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Şu andaki üretim kapasiteniz ve bunun realize olmasını değerlendirirseniz ihracat bunun ne kadarında hangi bölgeler daha ağırlıklı?
İhracat oranımız hali hazırda iç piyasanın gerisinde. Ambalaj ağırlıklı ihracat yapıyoruz. Bir iki sene sonra %50 nin üzerinde bir ihracat oranından bahsediyor olacağımızı tahmin ediyoruz. İhracatın avantajlarından birisi, işi teslim ettiğiniz anda süreç kapanmış oluyor. Sonrasında tahsilat ile uğraşmamış oluyorsunuz. İhracat, hem ülke ve sektör dinamiklerinden mütevellit dönemsel durgunluklara hem de finansman boyutuna pozitif etkileri olan bir kapı.
Dijitalleşmeyi de çok önemsiyoruz ve yakından takip ediyoruz. E-ticaret boyutunda da birçok farklı ülkeye satışlarımız devam ediyor. Bu konu 2000’li yılların başlarında sektörümüzde tartışılırken çoğunluk bu işin bizim sektörüzde (en azından kısa vadede) olmayacağı düşüncesindeydi. Sektöre nasıl entegre edileceği soru işaretiydi. Furkan Ofset vizyonu güçlü bir firma, yirmi yıl önce kendi ERP’sini yazdırmaya başlamış, bu konularda ciddi danışmanlıklar almış bir firma… Öncelikle spesifik anlamda bir ürün koyup satmak yerine açılan taleplere hızlı dönüş yolunu seçtik. Saat farkı gözetmeksizin senkronize kontaklar oluşturduk. Çok dinamik bir dış ticaret ve Ar-Ge ekibimiz var. Buradan gelecek olan payın da yıllar içinde ne derece önemli olduğunu çok daha net göreceğimizden şüphemiz yok.
Yirmi yıl önce başlayan yazılım serüveni dönem içinde farklı ufuklar da açtı. Uzun zaman önce faaliyete geçmiş kitapbaski.com isminde bir e-ticaret sitemiz var. Buradaki projemiz sayı fark etmeksizin kitap üretimi yapmak. Orada da ciddi bir pazar görüyoruz. Birçok ulusal ve uluslararası e-ticaret sitesiyle de irtibata geçtik. Entegre çalışmayı, kümelenmeyi de önemsiyoruz.. Gidişatı çok net okuyoruz, hem fiili ihracat yapıyoruz hem de dijital pazarlarda da varlığımızı perçinliyoruz.
Furkan Ofset olarak Endüstri 4.0’ın altyapısını kurduk. Daha bizim sektörümüzde Endüstri 4.0’ın ne anlama geldiği tartışılırken işletmemizde bir veri toplama sistemi kurduk. Nerde olursam olayım o an hangi makinemiz çalışıyor, hangi makinemiz ne sebeple ne kadar durmuş, öngörülen ile gerçekleşen maliyet kalemlerinin %100 e yakın isabetle kıyasları, fireler-israflar-kayıplar, günlük-haftalık-aylık raporlar kesintisiz ulaşıyor. Verimlilik ne seviyede, maliyetler ne boyutta, çok ciddi anlamda fayda sağladı. Bunu daha önce ERP üzerinden yapıyorduk. Şu an tam otomasyon ile ve makineler arası haberleşmeyi de sağlayarak çıtayı biraz daha yükseltmiş olduk. Sektörde belki de ilk defa bizim firmamızın yapıyor olması bizi ziyadesiyle sevindiriyor. Ayrıca bu Ar-Ge çalışmasını Türk mühendislerle yaptık, bu da işin bir diğer güzel yanı.
Bütün bu söylediğimiz çekirdek gelişmeleri topladığımızda ortaya çıkan; statik olmayan, yerinde durmayan bir firmayız. Tüm ekibimiz bilir ki “Bisikletin üzerinde duramazsın, ya gideceksin ya ineceksin.”
Fiat – Tofaş benim komşum. Yurt dışındaki müşterilerime de bunları anlatıyorum. “Onlar arabayı nasıl üretiyorsa ben de kutuyu öyle üretiyorum.” Müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini iyi okumaya çalışıyoruz.
Tedarikle ile ilgili neler söylersiniz?
Bursa’da iş yapmak İstanbul’da iş yapmakla kıyaslandığında kendine has bazı dezavantajları görülüyor. Bunu bir şikayet vesilesi olarak söylemiyorum. Bursa’da iş yapmak ile Erzurum’da iş yapmak da aynı değil. Her yerin kendine has avantajları ve dezavantajları var. Birincisi ham maddeye yakınlık; bize bir ham maddenin gelişi termin anlamında en az bir gün ileriye atıyor. İkincisi içeriye giren ham madde, makine ekipman, bütün girdiler ithal, ülkemizde üretilen kalem sayısı çok düşük. Kartonsan ve Kombassan’ı kenara koyarsak ana kalemimiz olan kâğıdın tedariki sıkıntılı. Kuşe grubunda Türkiye’de üretim hiç yok. Nasip olursa Haziran başında da bir Çin seyahatimiz olacak. Dış ticaret ekibimiz sadece ihracatla değil ithalat boyutuyla da ilgileniyor. Standartları belli bir çıtanın altına düşürmememiz lazım. O standardizasyonu kağıt grubunda sağlayamıyoruz. Bir gün farklı diğer gün farklı problemlerle kâğıt gelebiliyor. Kağıdı Avrupa’dan tedarik düşüncemiz de var. Çin özelinde başlamamızın sebebi şu: şirketlerimizden birisi tekstil üzerine. Orada da dijital baskı yapıyoruz bir de promosyon işi yapan firmamız var. Bunların hepsini aynı havuzda değerlendirdikten sonra bu kararı verdik. Kartonda Çin’de ciddi bir daralma var. Geçen ay Endenozya’nın Büyükelçisi’ni Bursa’da ağırladık. Ondan da bir sunum aldık. Endonezya’nın da lokasyon olarak bir dezavantajı olabilir. Bu arayışımız devam ediyor. Üç-beş yıl sonra geldiğinizde farklı şeyler konuşuyor olabiliriz ama dert anlamında aynı içerikli şeyleri de konuşabiliriz.
İthalata da girince sizin yer değişikliği ya da ilave tesis projeniz zorunlu hale geliyor anladığım kadarıyla, orada durum nedir?
Birincisi endüstriyel üretim yapıyoruz. Ayaküstü uğrayacak müşteri beklentimiz yok. Bu nedenle mevcut yerimizde olmanın bir zorunluluğu yok. Ham madde ithalat süreci de başladığında ebatlama ihtiyacı da hasıl olacak. O zaman ek bir tesis olabilir. Netleşmiş bir şey henüz yok. Ekonomideki dalgalanmalar yerini sükûnete bıraktığında daha rahat ve kararlı hareket edebileceğimizi ümit ediyorum.
Bundan sonraki süreç için ne düşünüyorsunuz?
Dubai’ye ilk gittiğimde Türkiye Cumhuriyeti orada Birleşik Arap Emirlikleri’nin kardeş ülkesi gibiydi. Gördüğümüz teveccüh çok farklıydı. Sonrasında bir Katar krizi oldu. Türkiye o süreçte Katar’ın yanında yer aldı. İkinci gittiğimizde yaklaşım daha farklıydı. Konjonktürel olarak Türkiye’nin durumu itibarıyla dış politikadaki yansımalarını da bizatihi yaşıyoruz. Yarın nelerle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Rusya’ya ihracat yapan firmaların bir çoğu Karlov suikasti sonrası ne yapacaklarını bilemediler. Bizim bireysel olarak bunları değiştirme gücümüz yok. Kendi doğrularımız paralelinde planlarımızdan sapmamaya çalışıyoruz. Bizden kaynaklı olmayan sorunlar için de bir ikinci ve üçüncü planımız da var pek tabii.
Üretim açısından bakınca durumu nasıl görüyorsunuz?
10 yıl önce baskı makinelerinde birer usta, kalfa ve çırak varken şimdi her makinede bir kişi çalışıyor. Teknolojik gelişmelere ayak uydurarak o arkadaşların çevrim dışı yüklerini üzerlerinden aldığımızda verimlilik de artıyor. Zaman kayıpları ve verimsizliği görüyoruz ve sürekli iyileştirmeye devam ediyoruz. Verimlilik ve kârlılık sürekli çalışmak demek değil. Almamız gereken sürede işleri alabiliyor muyuz, öncelikle ona bakmalıyız. Daha fazla iş çıkarabileceğimizi görüyoruz. Bunun için de çalışanlarımızı daha çok çalıştırmak, yormak gibi bir düşüncemiz hiç olmadı. Süreçleri iyileştirdikten sonra işe yetişemezsek o zaman yatırım yapmak kadar kolay bir şey yok. Önceki dönemlerimizde 3- 4 makineden aldığımız verimi şu an tek makineden alabilir noktaya geldik. Burda aslan payı teknolojik olarak üretim proseslerimizi iyileştirmemizindir. Mevcudu daha da geliştirmemiz gerekiyor, veriler bunu söylüyor.
Dijital yatırımlarınızda son durum nedir?
Dijital ayağımızda iki firmamız faaliyette. Demirtaş OSB’de 4 yıl ık bir tekstil dijital baskı yatırımımız mevcut. Üretimimizin önemli bir kısmı ihracata yönelik. Diğer firmamız ise 4 Renk. Daha butik, az adetlerdeki işleri orada çözüyoruz. Sektörümüze renk ayrımı ve film hizmeti de veriyoruz.